İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ SAVUNAN KADINLARA AÇILAN DAVANIN İKİNCİ DURUŞMASI

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ SAVUNAN KADINLARA AÇILAN DAVANIN İKİNCİ DURUŞMASI

Ekmek ve Gül'ün haberine göre, 2020 yılı, temmuz ayında İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak için İstanbul Beşiktaş Abbasağa Parkı’nda düzenlenen forumun ardından Emek Partisi İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros, forum katılımcılarından Rüya Kurtuluş ve Feride Eralp’a ‘kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme, bunların hareketlerine katılma’ suçlamasıyla dava açıldı. Davanın ikinci duruşması, 11 Nisan Salı günü saat 10:55’te İstanbul 47. Asliye ceza mahkemesinde görülecek.

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarının yaşandığı dönemde, 25 Temmuz 2020’de İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula Kampanya Grubunun çağrısıyla Abbasağa Parkı’nda kadınların yapılmak istediği forum, polis tarafından engellenmeye çalışılsa da kadınlar Beşiktaş Barbaros meydanında etkinliklerini gerçekleştirmişti.

Forumun sonlanmasının ardından kalabalık dağıldıktan sonra Emek Partisi İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros, forum katılımcılarından Tuğçe Özçelik, Rüya Kurtuluş, Feride Eralp, Fulya Dağlı ve Tülay Korkutan polisler tarafından gözaltına alınmıştı.

2020 yılında yani etkinlikten 2 yıl sonra hazırlanan iddianame ile Sema Barbaros, Feride Eralp ve Rüya Kurtuluş hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ahmet A. tarafından hazırlanan iddianamede, Feride Eralp'ın ‘Kadınlar artık susmayacaklar’ şeklinde slogan attığı, Sema Barbaros ve Rüya Kurtuluş'un topluluğu yönlendirdikleri ve organize ettikleri iddia edilerek yargılanmalarını talep emişti.

Dava öncesi, bugün açısından kadınlara açılan bu tür davaların neyi gösterdiğini Sema Barbaros ve Rüya Kurtuluş Ekmek ve Gül’e için değerlendirdi.

“EN KARANLIK İTTİFAKLARA KARŞI KADINLAR YAN YANA DURMALI”

EMEP İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros AKP’nin 20 yıldır sürdürdüğü politikalar dikkat çekerek bu dönem örgütlenmenin önemini vurguladı ve şunları ifade etti: “20 yılı aşmış bir süredir ülkeyi yöneten bu iktidar kadınlara yoksulluk, işsizlik geleceksizlik şiddet ve hatta ölüm sundu. Kadınlar her alanda şiddete açık, güvenlik fikrinden yoksun ve tek başına hayatta kalma becerilerinden yoksun insanlar haline getirilmek isteniyor. Türkiye kadın hareketi son dönemin en temel mücadele dinamiklerinden biri oldu. İstanbul sözleşmesinden hukuksuz imza çekmesine karşı kadınlar her yerde eylemler yaptı, birlikler, platformlar kurdu. Kadın düşmanı bir iktidarın her türlü uygulamasına ses çıkaran, kabullenmeyen, dayanışmayı asla bırakmayan kadınlar susturulmak istendiği için eylemler yasaklandı, gözaltılar yapıldı, davalar açıldı. Sadece bu davalar değil 8 Mart sürecindeki yasaklar, gözaltılar, davalarda bunu gösteriyor. Şimdi İstanbul sözleşmesine karşı çıkan ülkenin en karanlık ittifakını yapmış bir AKP var karşımızda. Cumhur ittifakında karma eğitimden tüm yasal haklara kadar her türlü hak kadınlar aleyhine burada konuşuldu. Bu nedenle bu süreçte buna karşı kadınların örgütlenmesi, birlik oluşturması aynı zamanda haklarına ve hayatlarına sahip çıkmaları elbette çok önemli. Yine millet ittifakının içinde var olan kadınların haklarına göz diken, kadınların yaşamlarını kendi politikalarıyla düzenleme isteyenlere karşı da İstanbul sözleşmesini savunan, 8 Martları, 25 Kasımları örgütleyen kadınlar elbette ittifaklara karşı mücadele edecektir.”

‘SARAY YARGISI BİZLERİ DURDURAMAZ”

Kendisine dava açılan bir diğer isim Rüya Kurtulmuş ise İstanbul Sözleşmesi'nin feshi tartışmaları ardından kadınların harekete geçtiğini aktararak şunları ifade etti: “Kadın hareketinin, feminist hareketin eylemlerine karşı açılan davalar son yıllarda arttı. Neredeyse her kitlesel eylem sonrası artık bir davamız oluyor. Kadınların sokakta hak arayışlarının önü kesilmeye çalışılıyor. Suç uydurulmaya çalışılıyor. Bugün erkek yargı doğrudan iktidar yönlendirmesinde. Saray'ın yargısı demek yanlış olmaz. Haliyle kadın hareketine karşı açılan her davanın iktidarın kadın düşmanı politikalarıyla doğrudan örtüştüğünü biliyoruz. Ama o kadar meşru ve haklı bir hareketi kriminalize etmeleri, suçlu ilan etmeleri, toplumsal desteğin önünü kesmeleri kolay değil. Kadın hareketi sadece dava açtıkları bizlerden ibaret değil çünkü. Bugün eylemlere gelen gelmeyen, direnişini sokakta ya da evde, ister devlete ister kocaya ister patrona karşı gösteren milyonlarca kadın aynı duyguda aynı isyanda birleşiyoruz. Biz hayatlarımızı eşit ve özgür yaşamak istiyoruz. Bunun için mücadele etmekten geri durmuyoruz, durmayacağız da. Bu davalar sadece kadınların yaptığı savunmaların tarihi belgeleri olarak kalacak.”