ESKİŞEHİR EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU: 12 EYLÜL TEK ADAM REJİMİYLE DEVAM EDİYOR!

ESKİŞEHİR EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU: 12 EYLÜL TEK ADAM REJİMİYLE DEVAM EDİYOR!

Eskişehir Emek ve Demokrasi Platformu gerçekleştirdiği basın açıklaması ile 12 Eylül askeri darbesi sebeyiyle yaşamını kaybedenleri andı faiillerin hesap vermesi için çağrıda bulundu. Açıklamada 12 Eylül darbesi ile kurumsallaşan bir çok antidemokratik uygulamanın bugün halen yürürlükte olduğu vurgusu yapılırken. Darbeden sonra gelen hükümetlerin darbe anayasalarını büyük ölçüde koruduğunun altı çizildi.

Fotoğraf Eskişehir'in Sesi

Platform adına açıklamayı okuyan Sanem Deniz Kural darbenin tahrihsel sürecinden bahsederek,  " Dönemin CIA Türkiye Masası Şefinin “Bizim çocuklar yaptı”, dediği; yine dönemin TİSK Başkanı Halit Narin’in “Bugüne kadar işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde” diyerek karşıladığı 12 Eylül darbesinin üzerinden 43 yıl geçti. Her yıl 12 Eylül’ü ve onun getirdiği düzeni lanetleyen bizler, yeni kuşaklar duysun diye tekrar hatırlatalım: Darbeciler Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri 12.Eylül 1980’de ele aldı. Anayasayı uygulamadan kaldıran darbeciler, ardından TBMM'yi lağvederek antidemokratik faaliyetlerine devam etti. Darbe sonrası 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi için idam cezası istendi ve 517 kişiye idam cezası verildi. Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı. Darbecilerin ilk idamı 8 Ekim günü Necdet Adalı oldu. İdamlardan birisi de 17 yaşındayken, yaşı büyütülerek idam edilen; darbeci Kenan Evren’in “asmayalım da besleyelim mi” dediği Erdal Eren oldu." ifadelerini kullandı.

Darbe zihniyetinin hükümetlerce devam ettiği vurgusunu yapan Kural, "12 Eylül, işkencenin, infazların, gözaltında kaybetmelerin, karanlık zindanların, uzun ve eziyetli tutuklamaların büyük pervasızlıkla kullanıldığı bir siyasal saldırıdır. Cuntanın mirası kendisinden büyüktür ve kendisinden sonraki tüm iktidarlar tarafından sahiplenilmiştir." dedi 

Sözlerine devam eden Kural," 12 Eylül darbesinin yol açtığı fiziki ve manevi acıları kullanarak 2010 yılında bir anayasa değişikliği ile tek adam rejimi inşası için çok önemli bir dönemeci geçen AKP-Erdoğan yönetimi de 12 Eylül’ün doğal bir uzantısıdır, devamıdır. 12 Eylülcülerin Türkiye’ye zorla giydirmek istediği dar elbisenin ceplerinden çıkan Siyasal İslamcı / faşist kadroların oluşturduğu tek adam rejimi tüm yönleriyle 12 Eylül ile uyumludur.  Hakları için Ankara’ya yürümek isteyen Doruk Madencilik işçilerinin engellenmesi; yerin 1700 metre altında açlık grevi yapmak zorunda kalmaları bu kapsamdadır. 
İnsanca yaşam talepleri için greve gitmek isteyen işçilerin grevlerinin yasaklanması bu kapsamdadır. 
Doğasına sahip çıkmak isteyen köylülerin, yaşam savunucularının, kadınların, lgbt+’ların, Cumartesi Anneleri’nin devletin şiddetiyle karşılaşması bu kapsamdadır. Okullarımızın ‘değerler eğitimi’ adı altında dinci - gerici içerikte, tarikatların, cemaatlerin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın laiklik karşıtı müdahaleleriyle karşılaşması yine bu kapsamdadır. Bugün hala ülkenin dört bir yanında işçi sınıfı ve toplumun tüm kesimlerine yönelik olarak ortaya çıkan devlet şiddetinin devamlılığı bu kapsamdadır." şeklinde konuştu. 

Yeni Anayasa tartışmalarının gündemde olduğu bu günlerde gerçek demokrasiden yana bir anayasayı inşa etmek için birlikte mücadele çağrısını tekrarlayan Kurali "12 Eylül, sermaye sınıfı ve onun asker-sivil bürokrasideki faşist işbirlikçilerinin, emekçi sınıflara ve tüm halka yönelik sistemli, planlı ve kanlı bir saldırısıdır. Bugün bu saldırı rejimi çeşitli biçimlerle devam etmektedir. Aktörler ve bazı söylemler değişmiş ancak; 12 Eylül omurgası ayakta kalmıştır. 12 Eylül’le hesaplaşma geride kalan 43 yılı ve bugünü de içermeden tamamlanamaz. AKP hükümetinin 15 Temmuz darbe girişimini Allah’ın bir lütfu sayarak inşa etmeye çalıştığı fiili OHAL rejimi ve tek adam yönetimi sona ermelidir!  Bağımsız, demokratik, özgürlükçü laik bir Türkiye; halk güçlerinin demokrasi mücadelesini yükseltmesi ile mümkündür. 
Darbelere ve darbe anayasalarına hayır! Sermayenin ve işbirlikçilerinin egemenliğine son vermek; işçilerin, emekçilerin, halkların egemenliğini kurmak için birleşelim!" dedi.