REMZİ KOÇ’UN HESABINI KİM SORACAK?

Remzi Koç, bu isim hafızalarınızda birini canlandırdı mı? Çok zannetmiyorum. Ülkemizdeki emek gündemini çok yakından takip etmiyorsanız Remzi Koç ismini hatırlamanız gayet zor. Bu eylül ayında en az 13 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Remzi Koç da geçtiğimiz günlerde iş cinayetinde yaşamını yitiren işçilerden yalnızca bir tanesi.
Remzi Koç, Bilecik’in Bozüyük ilçesinde üretim yapan KİPAŞ AŞ’de çalışan 54 yaşında bir işçiydi. Emekli olmuştu ancak geçinemiyordu. Bu nedenle tekrar iş aramaya başlamıştı ve KİPAŞ’ta işbaşı yapmıştı. Remzi Koç’un hikâyesi milyonlarca emekçinin hikâyesiyle oldukça benzerlik taşıyor. Günümüz Türkiye’sinde işçiler emekli olmak için canını dişine takıyor. Alın terini son damlasına kadar döküyor. Emeklilik hayaliyle tüm baskılara, mobbinglere, hakaretlere göz yumuyor. Emekli oluyor ve geçinme sorunu bir kez daha karşısına çıkıyor. 50 yaşından sonra bir kez daha fabrika yolları gözüküyor. Çünkü emekli ücretleri açlık sınırının bile çok çok altında. Temel tüketim maddelerine neredeyse her gün zam geliyor. Geçinmek zor neredeyse imkânsız hale geliyor. Hele bir de okuyan bir çocuğun varsa ya da evin kiraysa mecburen emekli olduktan sonra da çalışmaya devam ediyorsun. Yani çilen bir türlü bitmiyor. 
İNSANCA YAŞAMAK İNSANCA ÇALIŞMAK HER İŞÇİNİN HAKKI 
Oysa insanca çalışma koşulları ve insanca yaşam her işçinin hakkı. Fakat ülkemizde fabrikalar tam anlamıyla bir sömürü cehennemine dönmüş durumda. Ağır çalışma koşullarına ek olarak şef-ustabaşı baskısı, işten atarız tehditleri, zorunlu mesailer, esnek ve kuralsız çalıştırma… Bu listeyi daha epey uzatabiliriz. Tüm bunların reva görüldüğü işçiler, yetmiyor bir de fabrikalarda canlarını veriyorlar. 
Patronların karları, paraları, kasaları görüldüğü üzere işçinin canından daha kıymetli. KİPAŞ’ta da işveren öncesinde tedbir alması gerekirken, iş cinayetinin ardından olayın gerçekleştiği sahada önlemler aldı. İlla bir işçinin hayatını kaybetmesi mi gerekirdi o basit tedbirlerin alınması için. İşçiler canlarını korumak, güvenli ortamlarda çalışmak için de örgütlenmek zorundalar. Başka çareleri de yok. Zira işçinin canı patronların umurlarında değil. İşçi kendini güvenceye almak için mutlaka ve mutlaka yan yana gelecek, örgütlenecek. Tezgâh başında çalıştığı işçi kardeşine güvenecek. Aksi takdirde patronlarda da onların siyasi arenadaki temsilcilerinde de oyun bitmez. Oyunu bozacak olan tek sihirli güç ise; işçilerin birliği. Ancak birlik olursak Remzi Koç’un hesabını sorabiliriz. Ancak birlik olursak iş cinayetlerini durdurabiliriz.