DEPREMİN GÖLGESİNDEKİ SEÇİMLER VE HATAY

Oylar sayıldıktan sonra, yaptığı yardımı “zehir zıkkım” sayanlar az değildi. Bu bedduanın sahiplerinin gözünden kaçan epey bir politik durum başlığı olduğu söylenebilir.  
En başta siyasal / toplumsal değişimler, devrimler tarihine baktığımızda herhangi bir “karınca adımı” ilerlemenin bile bağrında dönemin sınıfsal dinamiklerinin hareketi olduğunu görebiliriz. Ülke aktüel siyasal durumuna baktığımızda Emek Ve Özgürlük Bloku biryana, Millet İttifakı ve daha çok CHP / Kılıçdaroğlu tarafı bütün işi sandığa havale ederek kuru kuru bir matematik hesabına bağlandı. Değişimin asıl dinamiği olabilecek sınıfsal / sendikal dağınıklık, işçi-öğrenci gençlik hareketinin tarihsel durgunluğu, demokratik siyasal hatlar üzerindeki gerici baskının kesintisizliği vs.. tabii olarak CHP ve müttefiklerinin salt sandığa dayalı matematiksel muhasebesini açığa düşürmüştür. 
Diğer yandan Emek Ve Özgürlük İttifakının en büyük bileşeni  “kolu kanadı içerde” olan HDP’nin müttefikleriyle birlikte Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi deneyimi epey tartışıldı. Türkiye İşçi Partisinin ittifak açısından ortak bir başkan adayı yokken ortak listeler ve alan boşaltma çağrısını yok saymasının motivasyon ve vekil kaybına sebep olduğunu kabul etmek gerekir. Zira daha çok TİP açısından mevzunun “salt baraj ortaklığı” gibi bir garabete dönüşmesinin seçmen gözünde “güven ve umut sorunu” yarattığı görülmüştür. 
Bu genel görüntünün devamında deprem bölgesine baktığımızda Hatay,  kısmen bir özgünlük taşır. Bunu iki nedenle söyleyebiliriz. 
Birincisi şu; Hatay, 6360 sayılı Büyükşehir Yasası ile Büyükşehir Belediyesine dönüşmüştür. Bu süreçte yeni ilçe sınırları belirlenirken demografik yapının göz önünde tutulduğuna dair epey tartışmalar yaşanmıştır. Bugünse seçim sonuçlarının ilçelere göre dağılımındaki orantısızlık üzerinden Hatay’da iki tür seçim sonucunun ortaya çıktığı söylenebilir. Bir yandan Iğdır’ın Damal ilçesinden sonra muhalefetin en yüksek oy aldığı ilçeler Samandağ ve Defne’dir. Öte yandan ise Reyhanlı, Kırıkhan, Kumlu gibi muhafazakar-sağ eğilimli ilçelerde ise deprem ve sonrası yaşananlar pek etkili olmamış görünüyor. 
Bir diğer neden ise avukat Can Atalay’ın iyi bir oyla seçilmiş olmasıdır. Bu seçim tercihi de deprem sürecinde yaşanan her türlü rezalete dönük bir tepki olarak da görülmelidir.
Ayrıca binlerce insan sığındığı kentlerden koşullarını zorlayarak seçme hakkını kullanmak üzere her iki turda da Hatay’a yola çıkmıştır. Bu zorlu koşullar oransal değilse bile sayısal olarak elbette ki firelerin olmasına neden olacaktı. 
Unutmamak gerekir ki bölgede Suriye sorunu güncelliğini değişen tonlarda sürdürmektedir. 
Suriye’den bölgeye dönük cihatçı demografik akışın sonuçlarının da etkisiyle Cumhur İttifakının dinsel ve milliyetçi referanslarıyla örtüşen toplumsal kesim eğilimleri doğallığından bir şey kaybetmemiştir!
Bu konuda kimi sekülerliği ile övünen batı kıyı bölgelerinin maruz kalmadığı bu gerçekliğin anlaşılır hale gelmemiş olması aktüel politik durumun da anlaşılmasını güçleştirmektedir. Zira muhalif oyları % 2 civarında seyreden kentlerde bile bölgeye dönük tepeden yorumlar sosyal medya meydanlarına yayıldı. Cuvaldız da, iğne de bölge insanına hak görüldü. 
Dış siyasetin iç siyasetle birleştiği, mülteci politikasının iktidarın iç ve dış siyaseti için bir araca dönüştüğü düşünüldüğünde, Hatay bu açıdan siyasal bir laboratuvar gibi duruyor. Kentteki işler öyle göründüğü gibi salt oy eğilimlerinden ibaret değil. 
Tabii Hatay örneği bu beddua sahiplerini ne kadar tatmin eder? Bilemeyiz. 
Son söz olarak; seçimleri sonuçlandı evet. Öncesi ve sonrasıyla bu süreç epey tartışılmaya devam edecektir. Bu tartışmalar gerçek verilerle beslendiği sürece anlamlı olabilecektir.